29 Kasım 2009 Pazar

Uzun Gece (3. bölüm)

Saat: 04.05

Arabasını hızlıca park yerine bırakırken öndeki Peugeot'ya hafiften çarpmıştı. Son telefonda Sezginin kız arkadaşı ile görüşmüş olanları aktarmıştı .Hastanenin kapısından hızlıca geçti.
Hastanelerin kendisine has olan kokusundan hep nefret etmişti. Duvarlara sinen sterilliğin kokusunda zamanla kötü anıları birikmişti. Anne ve babasını kaybettiğinde, 90'larda Yugoslavyada, Çeçenistan\Rusya 'da tıbbi stoğun yetersiz kaldığı hastanelerde her flaşında günü tarihe geçirirken hep aynı koku vardı. Gazetecilik hayatı boyunca kritik bölgelerin aranan adamı olmuş, yaşananları duyurmak için kendi yaşamını susturmayı bilmişti. Çektiği fotoğraflar birçok dergide, gazetede kapak olmuş, birçok ödüle layık görülmüştü. Ama Fuat ne ödülleri kabul etmiş ne de göz önünde olmayı seçmişti. İletişim fakültesinden 79 yılında mezun olduğunda aklında tek bir şey vardı; cehennemi bulmak, solumak, hayatı ciğerlerine çekmek bir sigara gibi. Ve cehennemi gördükten sonra insanın ödüle, üne pek iştahı kalmıyordu ...

Bekleme odasına girince Darcie'yi direk gördü. İskemleye yığılmış şekilde ayaklarını öne doğru uzatmış, kollarını kavuşturmuş, boş duvarı izliyordu. Tanrım, onu hiç bu kadar özlediğini hissetmemişti. Darcie'nin koyu kahverengi saçlarının arasından bir tutamı beyaz bırakması yaşını belirtsede aslında tek şey oydu belirten. Zamanın etkisinde yanlız kalmıştı Fuat anlaşılan. Hala ilk gördüğü kızdı onun için Darcie. Saraybosna'da tanışmışlardı, Darcie'nin annesi bosnalı, babası fransızdı. Fransada ahçılık eğitimi almış ve annesiyle bosnada bir pastane açmıştı. Fuat ise savaş çanları duyulmasına yakın konuşlanmıştı bosnaya. Günün ritmini tutuyor, notlarını, öngörülerini kendisine sağlanan kuryelerlerinin şapka ve ceketlerinin içinde gizlice Türkiyeye, dünya medyasına iletiyordu. Akşam olduğunda -belki özellikle belki değil- Darcie'nin pastanesinde tatlı bir şeyler yiyordu. Darcie sıcak kanlı, zeki bir kızdı. Fuatın düzenli geldiğini anlayınca bir şeylerin döndüğünü anlamıştı. Aslında o da Fuatı hoş buluyordu ve zamanla konuşmaya başlamışlar ısınmışlardı birbirlerine. Ve bir sonbahar günü küçük bir törenle evlenmişlerdi. Sırplar kıyıma başladığında artık uluslararası basını da hedef çizer olmuşlardı. Bu Fuat için sorun değildi normalde ama ters bir şey olmuştu, fuat aşık olmuştu, evlenmişti ve bir çocuğu vardı. Ne olursa olsun Darcie'yi ve oğlunu bu cehennemden kurtaracaktı.

Ve şimdi çocuğunun annesine, hayatının kadınına, en büyük aşkına ne diyeceğini kestiremiyordu. Doktorun yanlarına gelip Sezginin kritik durumdan kurtulduğunu söylemesini diliyorlardı içlerinden, bekliyorlardı. Ortamda hakim olan tek şey ise; ikisinin de birbirine hiç olmadığı kadar ihtiyacı vardı....

Comme D'habitude

Hiç yorum yok: