17 Temmuz 2010 Cumartesi

Zamanı Durduran Sorular


''Aşık mısın ona ?'' diye sordu kıza, suratında hafif bir tebessümle. Kız cevap vermeden önce üç dört saniye sessiz kalacaktı. Gerçekten bu beklenmedik sorunun cevabını biliyor muydu? Bu soru onu zayıf noktasından vurmuştu. Seviyorum diyemezdi, hatta sevmek eyleminin geniş zaman vasfı kalmamıştı onun için.
Tatmıştı sevgiyi en yoğun tadında, tüm kırmızılığıyla ancak çok zaman geçmişti bunların üstünden. Sonuç; yaralanmıştı, yaralamıştı ve ardından aldığı kesin karar; düşünmeyecekti, boşver deyip doğaçlama sürdürecekti hayatını, sıkmayacaktı hiç bir durumda kendini, umursamayacaktı. Yeni ilişkileri birbirini izledi, mutluydu, rahattı, güçlüydü. Elinde tuttuğu hayatının iplerini taşımak hiç bu kadar kolay gelmemişti. Ama açıklayamadığı bir his yanında eşlik etmeye başlamıştı. Aslında bugün sorulan soru başka bir soru çağrıştırmıştı, uzun zamandır cevap bekleyen. Aşk var mıydı artık hayatında? O kadar kolay vazgeçer olmuştu ki koşmuyordu artık bir şeylerin peşinden. Sanki güçlü değilmiş, sadece kaçıyormuş gibi hissediyordu bazı zamanlar. Sanki elindekiler bir yandan doluyor ama değer kaybediyordu eş zamanlı. Sahi çektiği sıkıntının, yaşadığı boşluk hissinin, insanlar arasında yalnızlığının sebebine cevap verecek gücü var mıydı ?
''Aşık olacak kadar olmasada seviyorum diyelim'' dedi tebessüme karşılık vererek ve bir göz kırpması ardından. ''Yalan söylüyorum'' dedi ardından içinden, bu sefer suratı ifadesiz. Sohbetin devamını beş dakika sonra hatırlamayacaktı. Hatırında kalan şaşkınlığı, şaşkınlığı yaratan soru-cevap olacaktı. Doğacaktı bu sefer başka, yeni, iyi bir karar...

Comme D'habitude

1 yorum:

Bay Klavye dedi ki...

Çok hoş :)